30 Temmuz 2013 Salı

BEBEK KAPI SÜSÜ



     Bebek kapı süsüm ile karşınızdayım arkadaşlar bu kapı süsüne internet ortamında safari kapı süsü deniliyor cok hayvan figürünün olmasından dolayı sanırsam :) hemende isim koymakta üstümüze yoktur yanii bende hayvanatlı kapı süsü diyorum...ama daha 31 aylık olan oğluşumun bir kapı süsü bilem yok terzi kendi söküğünü dikemez,berber kendini traş edemez vs.diye sözler vardır ya aynen doğru yahu ben dikiyorum yapıyorum oğlum hemen kabulleniyor bu menimmm anne bana yapıyorrrrrrrrr diye sorma hopppp elinde uçuyor çocugumun yaaaa  :( şimdi anlattıkça daha da bir hüzünlendim ama yok şimdi sıra bizde ailemde bende azıcıkta kendimize vakit ayırıcam umarımmmm......







   


  Şuan Ramazan davulcusu güm pata güm pata site içerisinden geçmekte :) hakkını veriyolar vesselam gerçi ben uyumuyorum ama olsun uyuyanlar vardır demi... Ramazan ah mübarek ay inşaallah bu ayda ki gibi diğer aylarda Ramazan gibi geçer, tv lere bakıyorumda bir anda müslüman kesilen kanallar var öbür aylarda nerdesiniz acaba daha da itici yapmacık oluyorlar birde becerebilseler...Gerçekten çok acı sadece Ramazan ayında böyle olmamız ya bizim  Muharrem ayımz var  ,  Sefer ayımız var , Rebiulevvel ayımız , Sevval ayımız var bizim her ayımız her günümüz hatta her saatimiz dakikamız önemli hemde çok ama Ramazan ayını RABBE yakınlaşmadan ziyade bir adetmiş gibi göstermeleri cok acı Ramazan RABBE dahada yaklaşma muhabbeti dahada derinleştirme,, sevgi merhamet yardımlaşma kucaklaşma ayı gösteriş değil ki!Bir anda Ramazan ayına kaydım kusuruma bakmayın ama bu konuda her kitleye ulaşma aracı olan tvlerin çok acı veren hamleleri var üzülüyorummmmm keşke diğer aylarımızdada hepsi aynen suan ki olduğu gibi diğer ayve gecelerimizin önemine vurgu yapacak programlar yapsalar.......

........RUHU DİNLENDİR.... MUSTAFA ULUSOY

Muhabbet mi dert anlatmak mı?

Eşimle konuşamıyoruz.’’Konuşmayın zaten, konuş konuş nereye varır hayat? Bazen sessizliktir çözüm.
Kelimeleri yutmaktır. Söylenmeyecekleri söylememektir. Söylenecekleri erteleyebilmektir uygun bir zamana.
Bazen konuşmak, muhabbetin zehridir.
Sadece dertten, tasadan, sorundan mürekkep bir konuşma, ruhların esas tasasıdır.
Unutulmamalıdır ki, dertler anlatıla anlatıla eksilmez, istiflenir.
“İşyerinde şunları şunları yaşadım. Bana haksızlık yapıldı yine.”
 Sus ve yaşamın sesini dinle. Ne yapıyorsun her akşam öyle?
Sürekli dert anlatmak geveze akılların işidir.
Yolda gelirken bir ağaç da mı gözüne çarpmadı çiçek açan? Yağmur tanelerinin taşıdığı rahmetin sesini de mi duymadın? Başını kaldırmadın mı hiç gökyüzüne?
Bir kitapta mı okumadın bahis açacak?
Bir şiir yok mu etkilendiğin?
Ya da bir çocukluk hatıran?
Bildiğin bir hadis, bir ayet.
Sana yapılan haksızlıkları anlata anlata neden cilalıyorsun onları?
Bildiğin bir fıkra da mı yok?
 “Dinle şekerim, biliyor musun başıma ne geldi geçen?”
Ne can sıkıcısın.
Muhabbetin celladı mı olacaksın?
Dertlerini, sorunlarını arkadaşına boca etmeye mi geldin, muhabbet etmeye mi?
Nerede görülmüş dertleri anlatmanın kalbin ilacı olduğu?
Hangi ruh dinlenir şikâyetler yumağında?
Dinginlik muhabbettedir oysa, muhabbetin diliyse başkacadır.
Sürekli dert yanmak hayatın boğazındaki yağlı urgandır.
Sanırsın ki dünya dertlerden müteşekkil.
Bu dönmekten yorgun dünyada, kalplerin aradığı tek şey, şöyle durup demlenebileceği serin bir gölgeliktir; sağanak halinde dostun üstüne yağan ve tepeden tırnağa onu şikâyete bulayan dertleri sırtlanmış laf yağmuru değil..
Çöldeki fırtınadan bir taşın altına sığınmaktır muhabbet.
Yağmurlu bir kış gününde, bahçene sığınmış bir kediye, mukavva kutulardan yaptığın derme çatma kulübedir.
Mutlak Varlık’tan bahis açmaktır ruhun aradığı serinlik. O’nu anmaktır iki kişilik bir evrende.
Melekler hakkında konuşmaktır.
Cenneti anlamak ve anlatmaktır.
“Ah, neden ikimiz de sessiziz?”
Sessiz mi?
Hadi canım.
Duymuyor musun kaşığın bardaktaki tıkırtısını? Karşındakinin çayını içerken çıkardığı sesi neden sesten saymıyorsun? Çayın yanındaki kurabiyeden sana ikram edişiyle konuştu ya, illa kelimelere mi muhtaçsın?
Neden kulak kabartmıyorsun?
Ya rüzgârın uğultusu?
Söylesene ona bunu.
Suskunluk büyük bir konuşmadır.
Duyana.
“Ay kızım, bugün yine çok çok kötüyüm.”
Kim yakınıp durarak, sızlanarak daha iyi hissetmiş kendini?
Hangi ağrı geçmiş, hangi dert derman bulmuştur?
Yaraları tekrar tekrar yaralarsın oynayıp durdukça kabuğuyla... yeniden kanatıp durdukça sen kendini.  O kabuğu kaldırdıkça yeniden ve yeniden.
“Yaralarımdan başka bir şey sergilemedim” diyor şair (Jean Cocteau) ve ekliyor: “Boş yere ortaya kendimi dökmek delilikti.”
“Kocam çok aksi ayol.”
 Sen şimdi böyle şikâyet ettin ya, akşama kocanın aksiliği maksiliği kalmaz, yumuşak mı yumuşak, anlayışlı mı anlayışlı biri olup çıkar.
Daha bu sabah baktın aynaya halbuki. Yaşlandığını gördün süslenirken. Bir kat daha fondöten sürmek geçti içinden. Geçicilik yüzüne yeni çizgiler ekledi. Korktun.
Fanilikten bahis açamaz mısın, mesela?
“Konuşmaya başlar başlamaz kavga ediyoruz.”
Konuşmayı, hayattan yakınmak ve şikâyet diye tanımladığınız sürece, madem öyle, konuşmayın o zaman.
Kelimeleri hakkıyla kullanmayı öğrendiğinizde başlarsınız sohbete.
Bir ömür var önünüzde.
Yan yana oturun siz de, sessizce.
Bırakın dinsin öfkeniz sessizliğin serinleten gölgesinde.
Tek kelime etmeyin, sadece çay demleyin.
Hatta çekirdek çitleyin.
Çekirdeğin sesini dinleyin, illa ki bir ses diyorsanız.
Ya da bir müzik açın radyoda. Ama o da sözsüz olsun.
Çözüm yolu aramak için anlatın
“Derdimizi hiç mi anlatmayalım?”
Anlatalım elbette.
Bir şartla.
İstişare yapmak için.
Anlatıp rahatlamak için değil.
Şikâyet etmek, sızlanmak için değil. Anlatıp bir çözüm yolu aramak için anlatın.
 Yok illa dert anlatmaktan kendimi alamıyorum diyorsan, tamam derim.
Ölümden başlayabilirsin söze.
Sonsuz bir hayatı kazanmak ya da kaybetmek.
Hangi mesele, hangi sorun bundan daha büyük?
Bir sağındaki bir solundaki meleklerin yazdıklarına bir bak hele.
Hangi şeyden daha önemsiz?
Hangi ağrıdan, hangi sızıdan, hangi haksızlığa maruz kalmaktan, hangi kaygıdan, gam ve kederden? 

Hal diliyle konuşmak

Bir gün dergahın kapısına bir yabancı geldi, zikir halkasına dahil olmak istiyordu. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Kapının  tokmağı yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki mürit, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra hal diliyle konuşmaları başladı.
Kapıyı açan mürit içeri girdi, elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla geri döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Yabancı anlamıştı. Dergâh bahçesindeki güllerin yanına gitti, güllerden bir gül yaprağını alarak kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su bir damla dahi taşmamıştı. Bu durumu gören mürit, saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

3 BOYUTLU DEKORATİF TABLO


Tablo olarak ilk çalışmam sipariş olarak istendi nasıl cesaret ettiysem bilemedim ama olmuş yahu becerebilmişim yine :) eh işte :) yorumlarınızı çok merak ediyorum..






Kumaş laleleri çok sevdim yapmasıda bir okadar kolay pratik ve gösterişli yapım aşamasını çekemedim ama daha yapıcam ozaman tek tek fotoğraflıyacağım biliyorsunuz blog dünyasında daha çok yeniyim ancak yoluna koyacağım daha detaylara ineceğim güzel paylaşımlarda bulunabilirim inşaallah....

.........SİPARİŞ YASTIKLARIM.........



Özel bir okul için hazırlamıştım özel okulda okumak böyle birşey olsa gerek :) Ama yaprakları keserken ciddi zorlandım yanii parmaklar resmen nasır olma durumuna geldi sonunda başardım bitirip kargoladım çok şükür....  :))

      YAPILIŞ AŞAMALARI ELİMDEN GELDİĞİ KADARI İLE





Arkadaşlar ürünlerimin hepsi el çizimi,el kesimidir keçe kesim makinası kullanmıyorum kullanmayı düşünmedim ne bileyim kalıplar standart  çokda özgür değilsin ama sayı ve yazılar için birşeyler gerekli sadece sayı ve yazı kesici var mı biliyor musunuz?Onları çizmek bir dert kesmesi apayrı bir dert çünkü  :(

20 Temmuz 2013 Cumartesi

YENİ BİR İSME ÖZEL YASTIK ÇALIŞMASI DAHA HUZURLARINIZDA :)

Merhaba :) :) :) çok mutlu,huzurlu,sevgi dolu olmak istiyorum :) suan öyle değilim ama olucam azmettim...neyse yeni yastığımı paylaşamak isterim müsait iseniz..müsait misiniz???Sanırım müsaitsiniz.... :)

Sermin ve Ahmet çiftine özel olarak tasarladım...çöp adam figürünü kullandım ve herzaman ki gibi yine bir bahar havası mevcut kış olacak hali yok ya değil mi?Nihayetinde ortaya güzel bir ürün çıkmış bulundu...Güzel oldu be demi bence oldu oldu güzel oldu ee daha nasıl olsun yahu....   :)))




Üzerlerine isim yazmadım esraca tasarımlar vs.diye ilk öncelerden yazıyordum bazen yazıyorum bazen amannnnnnnnn uğraşamıcam diyorum zaten yazsam ne yazmasam ne yaniiii yazınca ne oluyor yazsanda kopyalanıyor ayrıca yastığı yapabilen var ise yapsın zaten....ne bileyim sacma uğraştırıcı düşündürücü bir durum yabancı siteleden çoğunluğu yazmaz ama biz hemen yazmamız lazımmmm...Osmanlı zamanında mesela Bursa Ulucamiinde ki hat sanatlarının çoğunun yazarı eser sahibi belli değildir üzerlerine isim yazmaya gerek duymamışlar hepsinden Allah razı olsun hepsi şahane eserler ama bu konuda ciddi takıntılı bolgdaşlar var bence bukadar kafalarına takmasınlar.... :)